13 Ekim 2012 Cumartesi


BÜYÜK UMUTLAR
Genç Pip,tetim bir çocuktur;ablası ve ablasının kasaba demircisi olan iyi kalpli kocası tarafından yetiştirilir.
Tek başına bir hayat süren Pip,genelde civardaki ormanlar arasında dolaşır,zaman zaman ölmüş anne ve babasının mezarlarını ziyaret ederek ağlar.Bir gün ormanda dolaşırken önüne iriyarı bir adam çıkar ve kendisi- ne derhal yiyecek getirmezse onu öldüreceğini söyler.Bu adamın hapishaneden kaçan biri olduğu anlaşılmaktadır;zira ayaklarını bağlayan zincirleri kesmek için Pip’ten bir eğe getirmesini de ister.
Adamın bu isteğini reddetmeyecek kadar dehşete düşen Pip ablasının mutfağından bir tabak etli hamur çalar ve alet kutusundan da bie eğe alarak mahkumun kendisine rastladığı yere gider.Burada başka bir yabancı adam daha görür birincisi ile şiddetli bir kavgaya tutuşmuştur. İkinci adam sonunda sisler arasında kaybolur.Aradan uzun zaman geç- meden adı Abel Magwitch olan hapishane kaçkını tekrar yakalanır;fakat hapishaneye götürülmeden önce Pip’e, kendisine yardım ettiği için iyilik yapacağını söyler.
Pip,bu hadiseyi çabucak unutur.Çok geçmeden Bayan Havisham,Pip’in ablasından Pip’ii Satis evine gondermesini rica eder.Uzun bir zaman önce Bayan Havisham,evlilik gününde kocası olacak adam tarafından reddedilmiştir.Kadın,o günden bugüne,odalardaki bütün saatleri durdur- muştu ve şimdi vesayeti altındaki güzel fakat kibirli Estella ile yaşamak- tadır.Düğün gecesinin sabahında yenecek kahvaltı masadaki pasta ile birlikte küflenmiş vaziyette durur.Pip,Bayan Havisham’ıı ziyaret ettiği zaman,onun bu herkesten ayrı davranışlarına hayret eder.Yüz Temel Eser Özetleri, Kitap Özetleri, Roman Özetleri, Yüz Temel Eser, Özet
Yapayalnız bir hayat süren Bayan Havisham Pip’ten,sık sık gelerek vesayeti altındaki Estella ile oynamasını ister.Estella,Pip’in canını sıkar ve Bayan Havisham da,kızın Pip’ii kızdırmasını teşvik eder.Estella’ya kızmasına rağmen,Pip,onun derin tesiri altındadır;Estella onun şimdiye kadar gördüğü kızlar arasında en güzelidir.
Çalışkan bir kimse olduğundan Pip,birgün demirci dükkanındaki sınırlı hayattan kurtulacağını bilir.Bu fırsat da kısa bir zaman içinde gerçekleşir. Bir gün Bay Jaggers adında kendini beğenmiş bir avukat gelerek ismini belirtmeyen birinin Pip namına para yatırdığını ve onun Londra’ya giderek bir centilmen olmasını istediğini söyler.Bu habere çok sevinen Pip,paranın Bayan Havisham’dan geldiğini,kendisinin böylece,Estella için arzu edilir bir koca olarak yetişmesini istediğini sanır.
Pip,Londra’da,Herber Pocket adında Bayan Havisham’ın uzaktan bir akrabası ile arkadaşlık eder.Pocket,Londra’yı iyi bilen zarif bir gençtir. Pip için kiralanan odalardan birinde yaşar.Avukat Jaggers,Pip’in sorularını cevaplandırmaz.Kendisine yardım edenin kim olduğunu söylemez,zamanı gelince öğreneceğini söyler.
Pip,çok geçmeden,Londralı şık bir aylak olur.Bentley Drumle adında tahammül edilmezcesine kibirli bir avukatla tanışır ve Londra sosyetik hayatının bütün girdi çıktılarını o kadar iyi öğrenirki,sadık arkadaşı basit Joe Gargery’nin kendisini ara sıra ziyaret etmesinden rahatsızlık duyar.
Bununla beraber Joe ayrıldıktan sonra Pip,ona kaba muamele yaptığından dolayı pişmanlık duyar.Bir defa Bayan Havisham’ın ricası üzerine,Pip,Joe ile birlikte Havisham’ıi ziyaret eder.Yaşlı Havisham ve vesayetindeki Estella,Pip’in,mutevazi bir hayattan nerelere geldiğini hayretle görürler.Bayan Havisham,daha da ileriye giderek, Pip’e, Estella’ya aşık olmasını beklediğini söyler.Pip’in de istediği budur.
Estella Londra’ya gelir.Çok geçmeden,esmer güzelliği ve sosyetik tavırlarından dolayı aralarında Bentley Drumle’nin de bulunduğu gençler ona kur yapmaya başlar.Kız,gerçi ara sıra Pip’ii görürse de Pip’e aşık olmadığı bellidir.
Yirmi birinci yaş gününde Pip’ii çocukken ormanda ettiği hapishane kaçkını Magwitch hayrete boğarak ziyaret eder.Kaba,zihnen hiçbirşeyl meşgul olmadığı hissini uyandıran bu adam,ilk önce titiz Pip üzerinde tiksinti uayandırır;ama Pip’in gizli hamisi olduğu açıkladığı zaman Pip dehşete düşer.Magwitch,Pip’e,gönderildiği yerde çok para yaptığını ve şimdi kendisinin bir oğlu kabul ettiği Pip’in nasıl bir genç olduğunu görmek için gizlice Londra’ya geldiğini söyler.Tek isteği Pip’in kendisinin başaramadığı tarzda bir centilmen olmasıdır.İngiltere’ye Provis nikiyle gelmiştir.Eğer polis onun mahkumları kolonisinden kaçtığını ögrenirse ölüme mahkum edileceğini söyler.
Bu çıkmaz Pip’ii sersemletir.Magwitch’e minnettarlık duyması gerektiğini bilirsede bu yarı vahşi adama sempati duyamayacak cooldur. Hamisinin Bayan Havisham olmaması da onu büyük bir hayal kırıklığına uğratır.Genede Pip,Magwitch’e yardım edeceğini söyler ve Magwitch de ormanda kavga ettiği kimsenin,baş düşmanı Arthur Compeyson olduğunu belirtir.Pip de Herbert Pocket’den Compeyson’un Bayan Havisham’ı1 düğün gününde terkeden adam olduğunu ögrenir.
Kendi hamisinin Bayan Havisham olduğunu sanmakla düştüğü ahmaklığa kızan Pip,yaşlı kadını azarlamak için kasvetli eve birkez daha gider.Kadın da,Pip’e işkence yapmaka istercesine,Estella’nın,yakın bir zamanda Bentley Drule ile evleneceğini söyler.Bayan Havisham Pip’in bu derece kızgın olacağını beklememektedir.Kendisinin terkedilmesinden bu yana bütün erkeklerden intikam almaya yemin etmiştir.Pip’in Estella’ya beslediği duyguları istismar etmek suretiyle,bu yeminini yerine getirmiş olmuğunu sanır.
Estella’nın evlenmesinden sonra Pip Havisham’ın evini tekrar ziyaret eder.Binada bir yangın çıkar.Pip,Bayan Havisham’ı1 kurtarmaya çalışır,fakat çok geç kalmıştır.Ev,mazinin toz ve eşyası ile dolu olduğundan çabucak yanar.Bayan Havisham alevler ortasında can verir.
Londra’ya dönen Pip,Magwitch’in gerçekte Estella’nın babası olduğunu öğrenir;annesi de muhtemelen,Avukat Jaggers’in ev işlerine bakan garip kadındır.Daha da hayret uyandırıcı bir haber Compeyson’un da Londra’da olduğu ve Magwitch’i2 öldürmek için fırsat kolladığıdır.Pip, Herbert Pocket’in yardımı ile,hamisini İngiltere’den Fransa’ya kaçırmak ister.ardından,kendisi de Fransa’ya gidecektir.Fkat vapura biner binmez, Compeyson kendilerini yakalar.İki düşman yumruk yumruğa şidddetli bir kavgaya tutuşur,Magwitch Compeyson’u öldürür.Bu suçundan dolayı, eski mahkum tekrar tutuklanır ve yargılanmasını beklediği sırada hapishane de ölür.
Son zamanlarda başına gelen bu olaylarla Pip hastalanır ve eski sadık arkadaşı Joe Gargery kendisine bakar.Pip’in ablası ölmüştür ve Joe da kendisini seven kocası üzerinde hakimiyet kurmak istemeyen Biddey ile evlenmiştir.Pip nihayet bu mütevazi,sadık Joe ya dudak bükmekte ne kadar haksız olduğunu anlar.Joe ile birlikte,onun demirci dükkanına döner ve hastalık harici döneminde,kendisine kötü muamele ettiği için Joe’dan özür diler.
Estella’yı kaybedişini hala hazmedemeyen Pip Herbert Pocket ile birlikte Londra’da bir iş kurar.Seneler sonra bir zamanlar Bayan Havisham’ın evinin durduğu yeri son bir defa ziyaret eder.Orada Estella’yı görür.Beraberce bir zamanlar,çocukken oynadıkları bahçede dolaşırlar.Estella,şimdi dul bir kadındır.Sosyetik köklerinden ötürü evlendiği haşin Bentley Drumle,vahşetle muamele ettiği atının bir çiftesi ile ölmüştür.Drumle ile geçirdiği hayatı ve tek başına yapayalnız süren dulluk hayatı,bir zmanaların soğuk ve kibirli Estella’sını yumuşatmıştır. Elele bahçede yürürlerken Pip ve Estella artık birbirini hiç bir zaman terkedemeyeceklerini anlarlar.Hikayenin sonunda herkes mutlu olur !
ESRARLI EDA

8 Mart 1865 yılında Pasifik Okyanusu’nda bir hortum garip uğultularla devam etmektedir.Bu hortumun içinde top gibi bir balon vardır.Balonun içinde beş kişi vardır.Balon denize çok yakındır.Bu yüzden yolcular ceplerindeki altın paralara varıncaya dek herşeyi denize atarlar.Yolcular en sonunda balonun sepetini atmaya karar verirler.Bunun sonucunda balon yelken gibi rüzgarın etkisiyle yükselmeye başlar ve yolcuları bir adaya çıkarır.Balonda beş kişi olan yolcular adada dört kişilerdir.Mühendis Smith ve onun köpeği olan Top kaybolmuştur.
1865 yılının şubat ayında Amerikan iç savaşı devam etmektedir.Kuzeyli General Grant, Richmont kentini kurtarmak isterken bir çok subayı ile düşmanın eline esir olarak düşmüştür.Bu insanlar yardım almak için bu balona binmişlerdir.Ancak hortum bu insanları bu ıssız adaya düşürmüştür.Yolculardan biri Yüzbaşı Cyrus Smith’tir.Mühendis ve bilim adamıdır.Yolculardan diğeri New York Herald gazetesinde muhabirlik yapan Gideon Spilet’tir.Cyrus Smith yanındaki zenci uşağının özgürlüğünü bağışlamıştır.Ancak zenci uşak olan Nebukadnazar efendisini yalnız bırakmamıştır.Diğer bir yolcu ise iyi bir denizci olan Pencroff’tur.
Adaya ayak basan yolculardan denizci olan Pencroff hemen bir ada üzerinde olduklarını anlamıştır.Yolcular mühendisi arama işini geç olduğu için ertesi güne bırakmışlardır.Ertesi gün Nebukadnazar efendisini büyük bir umutla arar.Arkasında ise Pencroff, Spilet ve Herbert gelir.Ancak hiç kimseyi bulamazlar.
Arama bittikten sonra Pencroff’un bulduğu granit kayalardan oluşan mağarayı barınak olarak kullanırlar.
Ertesi gün yolcular havlama sesiyle uyanırlar.Bu duydukları ses Top’un sesidir.Hemen sesin geldiği yöne doğru giderler ve orada Top’u ve Cyrus Smith’i buldular.Ertesi gün kendini toplayıp ayağa kalkar ve daha sonra hep beraber adayı incelerler.Yapılan incelemelerden sonra Cyrus Smith uzun süre daha bu adada kalacaklarını söyler.Yolcular bu adaya Lincoln adını verirler.
Yolcular büyük bir beceriklilik sonucunda bıçak, fırın, körük, demir,çelik ve çelik baltalar yaparlar.
Bir gece Pencroff’un yiyeceğinin içinden bir kurşun çıkar ve çok şaşırırlar.Bunun sonucunda Smith bu adaya insan uğradığını düşünür.
Bir gün yiyecek bulma işinden dönenler barınaklarında birilerinin olduğunu anlarlar.Barınağa bakarlar ve bir çok maymun görürler.Maymunların hepsi kaçar ancak bir tanesini kaçmayı başaramaz.Yolcular bu maymunu eğitmeye karar verirler.
Bir gün Mühendis Smith ****tans yapar ve bulundukların yerin enlemini ve boylamını ölçer.Bulundukları yer 153 derece doğu ve 37 derece güney paraleli üzerindedir.Ancak atlasta bu ölçülerde bir yerin olmadığını görürler.Bu ölçülere en yakın olan yer Tabor Adası’dır.
Uzun bir süredir uğraştıkları gemiyi en sonunda yaparlar ve geminin adını “Uğurlar Olsun” koyarlar.
Bir gün denizde bir şişe bulurlar.Şişede “kazaya uğradım…Tabor Adası…153 derece boylam…37 derece güney enlemi” yazıyordur.Yolcular bu kazazedeyi bulmaya karar verirler.
Ertesi gün Pencroff, Herbert ve Spilet yla çıkarlar.Tabor Adası’nda kazazedeyi bulurlar ve kazazedeyi kendi adalarına getirirler.Adam adını Ayrton olduğunu söyler ve sözlerine şöyle devam eder:
-20 Aralık 1854 yılında İskoçyalı Lord Glenervan “Duncan” adlı buharlı gemisiyle Avustralya önlerine demir attı.Gemide Fransız coğrafya bilgini, lordun karısı,İngiliz ordusundan bir yüzbaşı ve Kaptan Grant’ın çocukları olan bir genç kız ve çocuk vardı.Bir gün üzerinde boylamı yazmayan ancak enlemi 37 derece olan bir mesaj buldular.İşte gemi Kaptan Grant’ı aramak için Avustralya’ya gelmişti.Lord ve arkadaşları bir çiftliğe geldi.Ben bu çiftlikte çalışır gibi yapıyordum.Gerçek amacımız ise birer haydut olan arkadaşlarımızla çiftliği yağmalamaktı.Lord’a Kaptan Grant’ın tayfalarında olduğumu söyledim ve gemide ayaklanma çıkardım.Daha sonra Duncan’ı ele geçirmek istedim.Duncan’ın kaptanına lordun ağzından bir mektup yazdırdım.Daha sonra gerçek kimliğim anlaşılınca Melbourne’ye gelip mektubu Kaptan Austin’e verdim.Ancak Fransız coğrafya bilgini mektubu yanlış yazdı ve böylece ben de yakalandın.Lord, Kaptan Grant hakkında bütün bildiklerimi anlatmamı istedi.Ona karşılık ben de beni yalnız bir adaya bırakmalarını istedim.Lord, sözünde durdu ve Tabor Adası’na bıraktı.Şans eseri Kaptan Grant ve iki denizciyle bu adada karşılaştık.
Bir gün adaya gelen korsanlar Ayrton’ı kaçırırlar ve adanın her yerini yakarlar.Bu sırada incelemede olan yolculara bir not gelir ve Ayrton’ı ararlar ve onu bir kulübede bulurlar.Korsanlar ise ölürler.Ayrton’ın korsanların nasıl öldüğüne bir anlam veremez.
Bir sabah dağın zirvesinden beyaz dumanların yükseldiğini görürler.Smith, “yanardağ faaliyetini gösterecek” der.Mühendis teller yardımı ile bir telgraf yapar ve telgraftan “çabuk çiftliğe gelin” diye bir mesaj gelir.Yolcular hep birlikte çiftliğe giderler.Dev bir mağaranın içine girerler.Kayığa binip bir gemiye yaklaşmışlardır.
Geminin içine giren yolculardan Mühendis Smith:
-Kaptan Nemo!Bizi çağırmıştınız işte geldik.
-Demek adımı biliyorsun
-Sadece bu kadar da değil.Geminizin adı da Natilus.
Kaptan Nemo sinsi bir hastalığın pençesi altındaydı.Kaptan Nemo öyküsünü anlatır ve sonra “Eee!..şimdi söyleyin bakalım benim hakkımda ne düşünüyorsunuz?” der ve ölür.
Dışarı çıktıktan sonra Smith yanardağın faaliyete geçeceğini söyler.Ertesi gün yanardağda büyük bir patlama olur.Tam patlama sırasında Ayrton Duncan gemisini görür.Duncan gemisi Kaptan Grant’ın oğlu Robert’ın yönetimindeydi.Kaptan Robert Kaptan Nemo’nun büyük bir fedakarlık yaparak Tabor Adası’na bir mesaj bıralır.Robert da bu mesaja göre bu adaya gelir ve bütün yolcuları alıp Amerika’ya geri getirir.
Amerika’ya gelen yolcular burada da birbirlerinden ayrılmazlar.
Geniş bir çiftlik alarak burada çalışırlar.Spilet de “Yeni Lincoln Postası”adıyla yeni bir gazete çıkarır.
Bu yolcular kalan hayatlarına böyle güzel bir macera eklemiş oldular.
3)Kişiler:
General Grant, Cyrus Smith, Gideon Spilet, Nebukadnazar, Pencroff, Herbert, Ayrton, Kaptan Nemo, Robert,Top
4)Ana düşünce:
Bazı kişiler sevdikleri kişiler için bir çok engeller aşarlar.Bazen ise bu engelleri aşmak için bir çok kayıp verirler.
Ancak bu kayıplar bu kişileri hiç etkilemez.Çünkü o kişiler bu iyilikleri kayıp vereceklerini bildikleri halde yapmışlardır.
5)Yapıtın dili:Türkçe
6)Genel Yargı:Her türlü şekilde engeller aşılabilir ve o engellerden doğan sonuçlara katlanılabilir.
DEMİR MASKE

1600' lü yılların Fransası' nda geçen kraliyet erkanını ve sosyete içersindeki insanların yaşantılarını ve entrikalarını anlatan bir kitaptır.

Madam Dö Servöz, bildiği çok önemli bir sırrı kullanıp çıkar elde edebilmek için elinden geleni yapmayı planlamaktadır. Bunun için ilk olarak maliye bakanının üzerindeki suçlamaların kanıtları sayılabilecek mektupları bakanın yardımcısı Mösyö Kolber' e 5000 altına satar. Bu mektuplar sayesinde Mösyö Fuke görevinden alınır.

Van piskoposu Aramis, Mösyö Fuke' nin verdiği yemeğe katılır ve Mösyö Fuke' ye, kendisine yapılan suçlamaları haklı çıkaracak mektupları, 5000 altına Madam Dö Servöz tarafından kendi yardımcısına satıldığı haberini verir. Mösyö Fuke yapmış olduğu harcamaların makbuzunun çalınmış olduğunu görünce korkup sapsarı olur Aramis ise ona korkmamasını ve hala kendisinin başsavcı olduğunu, kendi kendine dava açamayacağını söyler. Mösyö Fuke ise bu görevi bir buçuk milyon liraya Mösyö Vanel' e sattığını söyler. Aramis, Mösyö Vanal' i anlaşmayı iptal etmeye zorlar ama başaramaz. Aramis Fuke' ye, bu fakirlik durumunda bile zenginliğinin ispatı olarak bir şölen düzenlemesini söyler. Bu konuda ona maddi destek verir.

Bu arada Mösyö Raul, kraliçe tarafından Londra' ya çağırılır. Sebebi ise Raul' un nişanlısı Matmazel Döla Valyer' in kralla ilişkisi olduğunu öğrenmesidir. Bunun üzerine Dartanyan' ın yanına gider. Kral, Raul' un nişanlısı ile buluşmak için Sent-Enyan' ın odasını kullanıyordu. Bu yüzden Raul Porthos ile Sent-Enyan' ın düello haberini yollar. Sent-Enyan bu olayı krala söyler, kral da bu durum karşısında telaşlanır.

Raul' un babası Athos, kraldan Raul ile Matmazel Döla Valyer' in evlenmeleri için izin ister. Kralın izin vermemesi üzerine krala karşı gelir ve onu düşmanı ilan eder. Bu durumda kral da Dartanyan' ı Athos' u tutuklaması için gönderir. Bu arada Aramis de tutuklanır. Dartanyan kralla sert bir dille konuşup Athos' un affedilmesini sağlar.

Aramis, Bastil hapishanesinde müdürle beraber bir mahkumun günah çıkartmasına çağrılır. Aramis gence suçunun ne olduğunu sorunca genç, suçunun ne olduğunu bilmediğini ve buraya ne için kapatıldığını da anlayamadığını söyler. Küçükken annesi ve babasına kraliçeden gelen bir mektubun kuyuya düştüğünü görür. Ailesi mektubu çıkartmak için birini ararken kendisinin kuyuya inip mektubu aldığını ve okuduğunu söyler. Mektubu okuduğunda şimdiye kadar ailesi olarak bildiği kişilerin aslında ailesi olmadığını öğrenir. Daha sonra ailesi bu mektubu bulup kraliçeye haber verir ve bu olaydan sonra buraya kapatılır ve Aramis genci zindandan çıkartmaya söz verir.

Mösyö Fuke' nin verdiği davete hazırlanan Aramis, ziyaretinde Bastil hapishanesinde on yıldır haksız yere yatan Markialli adlı bir gencin salıverilmesi için izin ister Mösyö Fuke ise izni hemen imzalar. Birkaç gün sonra bu belge ile Aramis hapishane müdürü Bezmo' nun yanına gider. Önceden tuttuğu adamlar Aramis ile müdür yemek yerlerken emri getirirler. Bunun üzerine hapishane müdürü çok şaşırır. Müdür düşünürken Aramis kendi yazdığı izinle bu kağıdı değiştirir, Aramis' in söz verdiği genci böylece müdür serbest bırakır.

Aramis ve genç hızla ilerlerken Aramis çocuğa kendisinin aslında on dördüncü Lui’ nin ikiz kardeşi olduğunu söyler. Sonra Atos kralın yerine geçecek olan kardeşine saraydaki kişileri tanıtan bir defter verir. Bu defteri çok iyi ezberleyen Philip artık kralın yerine geçmeye hazırdır. Aramis Mösyö Fuke' nin düzenlediği şölene katılır. Akşama doğru otururlarken Dartanyan' ın şüphelendiğini sezinleyen Aramis, Dartanyan' ın içini rahatlatmak için yemin eder. Genç kral yatacağı zaman Athos ve Philip bulundukları odadan kralın odasını gözetlemektedirler. Böylece Philip kralı daha iyi taklit edebilecektir.

Ertesi gece kral Dartanyan' ı yanına çağırıp Mösyö Fuke' yi tutuklamasını ister ve uykuya yatar. Uyandığında ise kendisini zindanda bulur. Aramis kral rolü yapan Philip' i çok iyi eğitmiştir. Kimse şüphelenmemektedir. Aramis bu olaydan Mösyö Fuke' ye bahseder. Dürüst bir insan olan Mösyö Fuke bu olayın kendi evinde olmuş olmasını kaldıramaz ve gerçek kralı zindandan kurtarmaya gider. Bu arada da Aramis' le Porthos' a kaçmaları için müddet verir. Kurtulan Lui ile Philip karşı karşıya geldiği anda büyük bir şaşkınlık yaşanır. İkisi de kral rolü oynadığı için sahtesini bulmak Dartanyan' a kalır. Dartanyan doğru bir seçimle Philip' i tutuklar.

Aramis ile Porthos hiç zaman kaybetmeden Athos' un kapısına dayanır, burada atlarını değiştirip Güzel Ada' ya gitmek için yola koyulurlar. Athos ve Raul aldıkları yeni görev gereğince Antib' e gideceklerdir. Yolda Sent-Oran adasına uğrarlar ve burada Dartanyan' la karşılaşırlar. Dartanyan adada Philip' in gardiyanlığını yapmaktadır. Paris' te ise Mösyö Fuke iflasın eşiğindedir. Kral Lui ise Kolber' in kışkırtmaları sonucunda Fuke' yi iyice köşeye sıkıştırmış ve ona ait olan Güzel Ada' yı ele geçirmeye kralı ikna etmiştir. Güzel Ada' da bulunan Aramis ve Porthos yardım beklemektedir. Yardım yerine kraliyetin burayı almak için gönderdiği gemilerle karşılaşırlar. Dartanyan komutasındaki filo adaya çıkar. Dartanyan, Aramis ve Porthos' a kralın onları yenmeye kararlı olduğunu söyler. Dartanyan arkadaşlarını tutuklamamak için istifa eder. Bu sefer kralın gizli mektubu doğrultusunda ikinci subay tarafından tutuklanır ve adaya ateş açılır. Aramis' in emriyle adadakiler karşı koymadan dağılır. Aramis’ le Porthos istifasını geri alıp görevine döner ve kral ona mareşallik sözü verir. Bir haftalık araştırma ile arkadaşı Porthos' un öldüğünü Aramis’ in ise İspanya' ya kaçıp özgür olduğunu öğrenir.

Raul gittikten sonra yalnız kalan Athos iyice yaşlanmıştı. Oğlunun Afrika' da öldüğü haberini alınca dayanamayıp ölür. Bu arada Dartanyan gelir, Athos' un öldüğü haberini alıp yıkılır. Bu olaydan dört yıl sonra Dartanyan iyice yaşlanmıştır. Kral onu Hollanda' ya sefere gönderir. Bu sefer de Dartanyan on iki küçük kale ele geçirir. On üçüncü kuşatması sırasında ona kraldan bir mektup ve kutu gelir. Mektubu okur ve mareşal olduğunu öğrenir. Bu sırada subayları kaleyi almak üzeredir. Tam kutuyu açacağı sırada bir top güllesi göğsüne çarpar buruk bir sesle inleyip anlamsız sözler söyler. Bunlar ölmek üzere olan bir insanın sarf ettiği sözlerdir. Gözlerini kapatmadan önce kalenin teslim olduğunu gösteren beyaz bayrak gözüne ilişir. Mareşallik asasını sıkıca kavrar ve bir savaşçı gibi yaşadığı hayatında, bir savaşçı gibi ölür.

Athos, Porthos, Aramis ve Raul' un dostlukları bir destan olmuştur. Bu kitapta işlenen ana tema; insanlar arasında dostluk ve sadakatin her şeyin üzerinde olduğunu, dostların birbirleri için her şeyden vazgeçebileceğini göstermektedir. Eğer hepimizin hayatında böyle dostluklar olsa hayatımız çok daha anlamlı olur. 


11 Ekim 2012 Perşembe


SUÇ VE CEZA

Dört aydır evin kirasını verememişti. Evin sahibi onu mahkemeye verecekti. Uzun süreden beri hasta olmasına rağmen yaşlı Teteri kadının evine gidebilirdi. Daha önceki yüksüğe 1.5 Ruble veren kadın yeni getirdiği saate baktı ve “1.5 Ruble” dedi. Raskonikov kabul etmek zorundaydı çünkü kata çıkana kadar kimseyle karşılaşmamıştı. Yaşlı kadın, kız kardeşi ile beraber kalıyordu evde. Çok zengin olmasına rağmen, kız kardeşi hiç miras bırakmayacaktı. Kız kardeşini çoğu zaman döver, onun her işini takip etmesi gerektiğini düşünürdü.
Raskolnikov 1.5 Rubleyi aldı ve dışarı çıkıp bir meyhaneye gitti. Marmeladov yan masada oturuyor olmasına rağmen taşınıp sohbet etmekten kendini almamıştı. Marmeladov eşini çok seviyordu ve üç çocuğunu da; ama çok içyordu. O kadar ki ailenin geçimi için Sonya fahişelik yapmak zorunda kalmıştı. “Ne kadar fedakar bir kız bu Sonya” diye düşünmekten kendini almamıştı. Raskolnikov Marmeladov ‘un evine gittiklerinde eşi haykırışla onları yumruklamaya başladı. Hep içiyordu ve evdeki 20 Rubleyi götürüp içkiye vermişti. Marmeladov Raskolnikov cebindeki 50 Kapik’i oraya bırakarak uzaklaştı. Eve geldi, yorgundu. Nastasya bir mektup getirdi. Raskolnikov heyecanla okumaya başladı mektubu. Annesinden gelmişti mektup. Annesi kız kardeşi Dunya’dan bahsediyordu. Dunya, Luzhin adında çift memurluğu olan 45 yaşındaki biriyle evlenecekti. Hem Luzhin onların eşyalarıyla beraber Petersbur’ga gelmesi için yardım edecek, gelmelerini sağlayacaktı. Annesi, 60 mil ötedeki tren yoluna gitmek için bir araba ayarladığını, trende ise 3 ncü sınıfta güzel bir yolculuk yaptıktan sonra Petersburg’a gideceklerini ve onu çok özlediğini yazıyordu.
Raskolnikov “Bu evlilik olmayacak” diye düşündü. Dışarı çıktı ve birkaç saat dolaştıktan sonra yorgun düşüp bir yerde uyukladı. Kötü bir rüya gördükten sonra uyandı. Eve gitti. Saat 7’ye yaklaşıyordu. Saat uygundu. Aşağıdaki baltayı alacak kimseye gözükmeden yaşlı tefeci kadının evine gitti. İçeri girerken onu kimse görmemişti. 2 nci katta boya yapan adamlarda onu yukarı çıkarken görmemişlerdi.
Tefeci kadının evine girdi ve ona bir kültablası uzattı. Kadın kültablasına bakarken baltayı kafasına indirmişti. Kadının ölü bedeni yerde yatıyordu. İçeri daldı ve dolaptan sadece rehin verilmiş, birkaç parça altını cebine aldı. Yaşlı kadının kız kardeşiyle içeride karşılaştı. Kızın şaşkın bakışları altında baltayla onu da öldürdü. Doğrusu bir kişinin toplumdaki binlerce kişinin refahı ve mutluluğu için ölmesinin bir zararı yoktu. Üstelik bu tefeci kadın çok kötü biriydi. Kapıda birkaç kişi kapıyı vuruyorlardı. Hiç evden çıkmayan tefeci kadının, çıkacağı tutmuştu. Raskolnikov titriyor, dışarı çıkıp her şeyi itiraf etmek istiyordu ama yapmadı. Dışardakilerden biri kapının içeriden sürgülü olduğunu fark etti. Yaşlı kadına bir şey olduğunun farkına vardılar. İki kişi Kapıcıyı çağırmak için aşağı indi. Bu kaçmak için tam fırsattı, Raskolnikov kapıyı açtı, hızla merdivenlerden inmeye başladı, aşağıdan gürültü gelmeye başlayınca Raskolnikov boyacıların dairesinin kapısının arkasına saklandı ve kapıcı ile üç adam yukarı çıkınca o da dışarı çıkıp değişik bir yoldan eve gitti. Baltayı aldığı yere bıraktı. Çok korkmuştu ve titriyordu. Aldığı mücevherleri ve kıymetli takıları dışarıda bir yerde saklamayı ihmal etmedi.
“2 gün geçti hala uyanmadı” diye düşünüyordu Üniversite arkadaşı Razumikin. Doktor Zozimov hastalığı atıp kendisine geleceğini söylüyordu. Ama Raskolnikov uyanınca arkadaşını ve doktoru isteksiz bir vaziyette evden kovdu ve dışarı gidip bir bara oturdu. Eski gazeteleri okurken yanına gelen bir polis memuru melenkolik ve deli bir ruh haliyle cinayetten bahsedip, üstü kapalı her şeyi anlattı. Korktuğunu, endişelendiğini hiç hissettirmedi.
Ertesi gün eve geldiğinde annesi ve kız kardeşi Dünya’ nın kendisini beklediklerini gördü. Çocuğun halini gören anne şaşkınlıkla titriyordu. Onu ertesi gün bay Luzbinin geleceği görüşmeye çağırırken korkmuştu. Ertesi gün bay Luzbin onları ziyaret etttiğinde, Raskolnikov haklı çıkmanın gururu ile gülüyordu. Bay Luzbin kız kardeşi çok aşağılamış, onların fakir bir aile olduğunu değerlendirerek fazla istekte bulununca evden kovulmuştu. Hemen ardından Raskolnikov “elveda” diyerek evden ayrıldı. İnanamıyordum. Annesi oğlunun bu tavırla doğrusu ağlamaktan başka yapacak bir şeyleri yoktu. Raskolnikov melenkolik halde evi terkederken her nasılsa arkadaşı Ramuskin’e onları emanet etmeyi de ihmal etmemişti.
Bay Marmeledov’un cenazesi için evine gittiğinde Sonya’da oradaydı Sonya’ya karşı inanılmaz bir his içindeydi. Ailesi için Sonya’nın yaptığı fedekarlık onun gözlerini büyülemişti. Birkaç gün boyunca Sonya’yı düşündü ve fırsat buldukça onunla konuşmaya çalışarak geçirdi vaktini.
Polis memuru porifiri Raskolnikov’un (Mihailovis adında genç biri cinayeti işlediğini itiraf etmiş olmasına rağmen) cinayet işlediğini biliyor ve onun psikolojik durumunu bildiği için, itiraf etmesi için onu sıkıştırıyor ama tutuklamayacağını söylüyordu. Cinayeti işlediğini Sonya’ya itiraf etmişti. Sonya’da Raskolnikov’a “gidip teslim olmasını, yere kapanıp Allah’tan ve insanlardan özür dilemesini” istiyordu.
Sonuç olarak Raskolnikov vicdanının verdiği acıya dayanamayıp suçunu polise itiraf etti. 1.5 yıldır Sibirya’daydı Raskolnikov. Petersburg’ a, Razumukin ve kardeşi Dunya evlenmişlerdi. Mahkeme Raskolnikov’un iyi hali, parayı kullanmadığı, daha önceki yaşamında verimli bir üniversite öğrenimi yaptığı, fedakar kişiliği ve kendi kendine teslim olmasından dolayı, çok az bir cezayla 8 yıl kürek mahkumiyetine çarptırıldı. Raskolnikov’u Sonya her gün ziyaret ediyordu. Sibirya da ailesi ile sürekli mektuplaşan Sonya, Ramuzkin ve Dunya’nın tek haber kaynağıydı. Raskolnikov,Sonya’nın sevgisi ile hayata bağlandı ve geleceğin planlarını beraber hayal etmeye başladılar.

10 Ekim 2012 Çarşamba


ZAR ADAM

Gündelik hayatın monotonluğundan sıkılmış bir psikiyatrist düşünün, Bu pskiyatrist yapacağı her şeye zar atışı yaparak karar veriyor ve hayatını sonsuza kadar değiştiriyor. Zarda ne gelirse gelsin çok saçma ve yapılması utanç verici bir şey olsada yapıyor. Bu zar adam olma alışkanlığını diğer insanlarada aşılıyor.Hastaları da zaman içinde kurtuluşu zar atışlarına yani zarların kararına bırakmaya başlıyor. Seks, uyuşturucu ve terapi hakkındaki zar atışlarıyla yeni dinini muhafazakar davranış ve ahlak çöküntüsünün esprili bir birleşimine dönüştürür. O bu düşünceyle kendi yaşantısını ve dünyayı değiştirmeyi amaçlamaktadır..
Amerikan psikoanalitik kültürünün fütursuz bir parodisi ve rahat okunan Zar Adam kitabı eğlenceli, mizahi, şok edici ve altüst edici…
“Hafızalardan silinmeyecek bir kitap. Çok zekice kurgulanmış.”
-Time Out-
“Olağanüstü eğlenceli. Gelecekte hayatınızı değiştirebilecek kışkırtıcı fikirlerle dolu, çok tehlikeli.”
-Forth Star, Telegram-
“Etkileyici bir şekilde yazılmış olağandışı bir roman. Ancak o tehlikeli bir roman olabilir. Okuyucular gözlerinden yaş gelene kadar gülecekler.”
-David Slavitt-
“Çok sayıda eğlenceli öğenin olduğu bir cehennem. Rhinehart bir yazar olarak üstün bir performans sergilemiş.”
-NewYork Herald-
“Eğlenceli ve iyi yazılmış. Yalnızca ilk 30 sayfası çağdaş nihilizm düşüncesinin zekice bir özeti. Zarla yaşamın belirlenmesinin popüler olacağına kuşku yok.”
-Time-
Adminden: Bu kitabı 15 yaş altı çocuklara tavsiye etmiyorum çok kafa karıştırıcı...

OD İSKENDER PALA

İskender Pala Od adlı kitabında Yunus Emre’nin hayatını kaleme almış.Bilmediğimiz bir çok yönüyle,okurken adeta hissedeceğiniz aşkıyla,kayıplarıyla,özlemleriyle,sadakati ve sevgisiyle kocaman yüreğiyle keşke daha önce tanısaydım cümlesini geçireceksiniz aklınızdan.Yunus Emre o mertebeye gelene kadar ne zorlu yollardan geçmiş İskender Pala’nın güzel anlatımıyla okuyacaksınız. Yürüdüğü yolda çektiği sıkıntıları, kıtlığı, sefaleti, aşk acısını, evlat acısını, baba-dede özlemini Yunus Emre’nin oğlu İsmail’in ve Molla Kasım’ın dilinden bizlere aktarmıştır. Od, Yunus Emre’nin yanı sıra Tabduk Emre’yi, Mevlana’yı, Hacı Bektaş-i Veli’yi de tekrar anlamamızı sağlayan bir eser. Yunus Emre Sitare’ye yani diğer adıyla Elife duyduğu büyük aşk önemli bir yer tutuyor.Yunus Sitareyi erken yaşta yitirir.Bu acı onu şiire yönlendiren tek olay olur.Dağlarla,taşlarla konuşur onlardan derman ister.Ama yazmaktan hiç usanmaz dedesinin yolunda ilerler.Ve sonunda onun gibi parmakla gösterilecek bir Yunus olur.
Altı çizilecekler;
“Acının birine üzülmeden diğeri geliyordu. Yeni bir acıya ah edecek olsak, içimizdeki eski bir ah ağzımızdan çıkıp ona yer açıyordu. Her gelen dert, bir öncekini unutturuyor, her acı diğerini bastırıyordu. İnsanın acılara ne kadar dayanıklı olduğunu başka zaman anlatsalardı inanmazdım.”
“Bütün insanlar doğru olsaydı, yiğitliğe lüzum kalmazdı.”
“Sevgilinin gözünden akan bir damla, bir erkek için ya hazinedir, ya da hazineyle tartılır. Çaresizlik yollarınızı bağladıysa o damlayı görseniz de iç acıtır, görmezden gelseniz de…”
“Bildiğimi unuttum, unutarak yeniden bildim”
“Alemde sevgiden büyük bir umut da, sevgiden öte bir korku da yoktur. Sevgiliden korkmak, korkunun en yüksek derecesi, sevgiliden umut etmek umudun en yüksek kertesidir. Sevgilisi olmayan biri, yaşadığını sansa da yürüyen ölüden ibarettir!..”
” – Hey azizler azizi Yunus Emrem şiirleriniz? – Sevgili için söylenmiş sözlerdir, sevgiliye hediyedir. – Kaç adettir hiç bilir misiniz? eliyle “hiç saymadım ki der” gibi işaret yaptı ve – Sevgiliye gidecek hediyeyi saymak yakışık almaz, öyle değil mi?”
Hacı Bektaş Veli, Mevlânâ, Yunus Emre, Barak Baba, Temür Alp Ata, Satı Nine, Tapduk Emre… Dahası, Hasan Sabbah’ın adamları, Moğollar, Haçlılar, Dervişler, Abdallar… İnsan insana, zaman zamana, ses sese, aşk aşka, kılıç kılıca karşı. Bazen ayrı, bazen bir. Anadolu varlığı elmas bir mücevher haline gelinceye değin süren çalkantı, döne dolana Yunus’u var ediyor. Romanda Yunus Emre’nin Yunus Emre olmasında Hacı Bektaş ve Mevlânâ’nın yankılarını da buluyoruz.


   KİTABIN ADI : Oliver Twist
KİTABIN YAZARI : Charles Dickens 


Oliver Twist bir yetimhanede dünyaya gelir. Yetimhane müdürü bay Bumble, ona adını koyar. Çocukluğunu bayan Mann’ ın yanında geçirir. 11 yaşındayken bay Sowerbery’nin yanına evlatlık verilir. Bay Sowerbery cenaze işleriyle uğraşan biridir. Oliver burada kendini mutlu hissetmez ve evden kaçar. Yedi günlük yorucu bir yolculuktan sonra Londra’ya gelir. Aç ve yorgun olan Olİver Londra’da Jack Dawkıns ile tanışır. Jack Oliver’e yardım eder, kalması için onu kendi kaldığı yere getirir. Burada fagın ve arkadaşlarıyla tanışır. Bu Oliver’in hayatındaki dönüm noktasıdır. Farkında olmadan hırsız çetesinin içinde kendisini bulmuştur. Bir gün Dawkıns hırsızlık yaparken Oliver paniğe kapılır, kaçmaya başlar. Yüz Temel Es

Mendilinin çalındığını anlayan Brownlow, Olıver’dan şüphelenir ve onu yakalar. Oliver bütün hayatını Brownlow’a anlatır. Brownlow ona acıyıp ailesini bulabilmesi için yardım edeceğine söz verir. Oliver’ın dürüst biri olup olmadığını anlamak için brownlow onu bir kitapçıya yüklü bir parayla kitap almak için göndererir. Yolda Fagın’ın arkadaşı olan William Sikes onu kaçırır ve Fagın’e getirir. Fagın, Oliver’ı tamamen ele geçirebilmek için suç işlemesi gerektiğini bilmektedir. Bunun için William’ın yapacağı bir soyguna Oliver’ın da katılmasını ister. Hırsızlığın yapıldığı gece Oliver pencereden içeri girerken evin hizmetçisi tarafından vurulur. William ve arkadaşları kaçmaya başlar. Oliver’ı evin yakınlarındaki bir hendeğe bırakıp oradan uzaklaşırlar. Oliver iki gün sonra kendine geldiğinde, yarı baygın şekilde en yakındaki eve gider. Burası iki gün önce soyulan evdir. Ev halkı dr Losborn’u çağırır. Dr. Losborn Oliver’ın hayat hikayesini dinler ve ona yardım etmek için elinden geleni yapar. Yaptığı araştırmalar sonucu Oliver’ın asil birinin oğlu olduğunu ve kendisine büyük bir mirasın kaldığını öğrenir. Oliver için bütün kötü günler geride kalmıştır. Artık her şey yoluna girmiştir. Mutlu bir hayat onu beklemektedir.

KİTABI ANA FİKRİ

Hayat ne kadar zor olursa olsun; inandıktan ve hayata dört elle sarıldıktan sonra aşılmayacak engel yoktur. Bugün olmazsa da yarın her şey yoluna girecektir.

KİTAPTAKİ OLAYLAR VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Olaylar Victoria Dönemi İngiltere’sinde geçmektedir. Oliver, kitabın baş kahramanıdır. Olaylar karşısında her zaman kişiliğini korumuştur. Bay Bumble, yetimhane müdürüdür. Kendi çıkarları için her şeyi yapan biridir. Doktor Losborn, iyi kalpli, yardımsever biridir.

KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER
19ncu yy. İngiltere’sindeki toplumsal çatışma çarpıcı bir şekilde anlatılmaktadır. Kitap tefrikalar halinde yayınlanıp bir araya toplandığından olaylar arasında kopukluk vardır.

KİTABI YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ
Charles Dickens 7 Şubat 1812 tarihinde Portsmouth ‘da doğdu. 9 Haziran 1870’de Grad’s Hill’de öldü. Victoria Dönemi’nin en büyük İngiliz yazarlarındandır. Romanlarında sanayi devrimi sırasında geniş kitlelerin çektiği acıları ve yoksullukları gerçekçi bir bakışla anlatmıştır.

Başlıca eserleri;
• Oliver Twist
• Antikacı Dükkanı
• Dombay ve Oğlu
• Oyunlar ve Şiirler
• Büyük Ümitler’ dir.
er ÖzetleriKitap ÖzetleriRoman ÖzetleriYüz Temel EserÖzet